12 Ocak 2012 Perşembe

...ihanete uğramış yemekler...


Hergün yazacağım dedim ama yine olmadı ne yazık ki.. iş yoğun gergin.. eve gelince de kitap oku, araştırma yap derken.. bir bakmışım yatmışım...
Son günlerde daha önceden okumuş olduğum bir başucu kitabını satır araları ile tekrar okuduğumu belirtmek isterim.. "Evrenden Torpilim Var!"
Ama bugün size onu değil de sıkıntılı zamanlarda karşıma çıkmış bir solukta okuduğum şimdiye kadar 4 arkadaşıma hediye ettiğim kitaptan bahsedeceğim...
"İhanete Uğramış Yemekler"
Kurban bayramı sabahı bir tv kanalında izlediğim bir söyleşi ile başladı herşey.. önce muhabbet sardı.. sonra kitap ilgi çekti...
Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer demiş eskiler ama ben de yazar Funda Özkalyoncu gibi buna katılmıyorum.. yani en azından ikimizin hikayesinde de yemek erkeği kendine bağlamaya çalışma yolu olsa da aslında içten içe kendini deşarj etmenin bir yolu.. ama beğenilmeyen ve ya yenilmeyen yemek ihanet.. büyük bir hazla yenilen yemek de aşkın ta kendisi..Kitap aldatılmak..kabullenmek..yalanlardan bahsediyorken aynı zamanda yemek masasının bunların çok dışında bir mabedmişcesine hem kadın için hem de erkek için bir sığınak olduğunu gösteriyor.. ve yenilen yemeği kutsallaştırıyor..
Vanilya kokulum diyor Funda Özkalyoncu.. gerçekten de öyle.. vanilya kokusuna tutulmak ve vazgeçememek..
Soğuk kış gecelerinde battaniye altında okunacak çok keyifli..yer yer komik.. yer yer hüzünlü ama yaşamın içinden sıcacık bir kitap..

The Tang

2 Ocak 2012 Pazartesi

....

İş hayatı.. Profesyonellik.. Liderlik.. Hepsi boş..
İş yerinden sevdiğim biri ayrıldığında üzülüyorum!!!! İşte bu kadar basit!!!!
Moralim bozuluyor.. motivasyonum düşüyor..
Günün üçte birinden fazlasını aynı yerde geçiriyorsanız ve o insanlarla zor zamanları omuz omuza.. bir takım olarak göğüslüyorsanız, yoklukları hayatınızda büyük bir boşluk bırakır!!!
Otelcilikte yeniyim derken korkum yoktu aslında.. bu kadar profesyonelle bir arada çalışmanın getirdiği bir güven vardı içimde.. çünkü herkesten bir şey kapıyordum.. sürekli herkesi takipteydim.. zamanla iş hayatının süresi artınca özel hayatlar paylaşılmaya başlanınca.. arkadaşlıklar dostluklara dönünce öğle yemeklerinin lezzeti arttı :)))
Sabah toplantılarının yaramaz çocuğu.. Öğle yemeklerinin şen kahkahası.. akıl hocası.. aşk danışmanım :))) F/O'in kocaman kocaman kahkahalı müdürü İLKER!!! Canımsın!!!
Şimdilik ufak bir ayrılık sonrası kocaman bir buluşma.. dünya küçük ne de olsa..

Çok seviyorum seni!!!

The Tang -Hunter:))))))-

"No Reservations"

Film tutkunu olmama rağmen çok az filmi defalarca izlemişimdir.. ve her defasında aynı tadı almışımdır.. "No Reservations" filmi de bunlardan biri :) İlk izlediğimde 2008 yılının başlarıydı.. Bir kış günü "DT" ile mısır patlatıp ödevlere ara verip -yani dersten kaytarıp- izlemiştik. O senenin yazını filmin de geçtiği New York'da geçirdim.. 2009 da da aşçılık kursuna gidip mutfak dünyasına adım attım :)
"DT" Catherine Zeta-Jones'un ben olduğumu söylemişti :))) şimdi bakıyorum evet bazı huylar gerçekten benziyor :)) özellikle hayatta herşey için eleştiriye açık olan ben yaptığım yemek konusunda eleştiri kaldıramıyor olmam :)


Film hakkında hayatımdan ipuçlarına gelince "Nick" başlı başına bir konu iken filmde giydiği Bistro by Mario Batali model Crocs'lardan ben de olması hakikaten tesadüftür :))) ya da bilinç altı :))) malum önce filmi izledim :) sonra crocs aldım :)))
Herkesin içinden mırıldandığı "Sway" şarkısını en sevdiğim müzisyenlerden olan Michael Bublé'nin söylüyor olması başkaca bir noktadır..



Film beni çok etkilemişti ama NY'a gittiğimde aklımın ucunda bile yoktu aslında nerede çekildiği.. ama birgün Downtown'da sokakları arşınlarken hafızama ayrıntılarıyla kazınmış olan "Nick- Zoey-Kate Bistro" karşıma çıktı :) Hudson Caddesi ve 7. Cadde arasında kalan Bedford Sokağı ve Grove Sokağının kesiştiği köşede yer alan "The Little Owl" Cafe :)))İşin ilginç tarafı hayalimde sahip olmak istediğim bistroya bakıyor olmamdı.. tabi ki hemen beni içeri çekti.. keyifli bir Bacon Cheeseburger ziyafeti ile kendime geldim.. Sonra yaptığım ufak araştırma aslında bu cafenin meşhur "Friends" dizisindeki cafe olduğunu öğrendim :)
Evim olursa sahip olmak istediğim Amana buzdolabının ve Smeg marka fırının filmde kimsenin dikkatini çekmiyor olması da herhalde benim nasıl izlemiş olduğumu anlatmaya yetiyordur :))
Herhalde Nick gibi yemekten anlayan ve yapmaktan zevk alan.. sabahları pancake ile günaydın diyen ve benim bistro hayalimin parçası olan birini hayatımda istiyor olmam da kınanmamalı değil mi? :))))
Filmin içerisinde en sevdiğim replik sonlarda DR ile Kate arasında geçiyor: Kate:"Keşke hayatın da bir tarif kitabı olsa da ne yapacağımızı bilebilsek" DR:"En iyi tarif kendi tarifindir." ve gerçekten de öyledir :)))

The Tang

1 Ocak 2012 Pazar

Bir Yılbaşı Yazısı :))))

10 Ocak 2011 otelcilikte ilk günüm :)) neredeyse 1 sene geçti benim a la carte mutfak heyecanı tutkunu bünyeme biraz ters olsa da kendi içerisinde değişik bir ahengi ve içten içe büyüyen tutkusu varmış otel mutfağının :)
Bunu dün gece 1:30 da otelden çıkarken anladım :) Ben otelci olmuştum çoktan.. insanlar yemeklerden keyif aldıkça ben kendimden geçtim..
Otelimizin mutfağı yılbaşı akşamı için günler öncesinden hazırlığa başlamıştı.. Menümüz geniş güzel ve lezzetliydi..




Bu fotoğraf da mı ne?? :) Karamelize elma üzerinde bıldırcın, ızgara enginar kalbi ve somon füme... ama durun bu daha başlangıç :)
Ardından gelen ızgara karidesli balkabağı çorbası soğuk yılbaşı akşamında içleri ısıtmaya yetmişti...






Bu bizim için yeterli değildi tabi ki.. Deniz Mahsulleri Ravioli'nin üzerine oturtulmuş ızgara deniz tarağı zirve yapar gibiydi.. ama arkasından gelen Baby Kök Sebzeler ile lezzetlendirilmiş Beef Willington Demi Glass sos ile tahtı elinden aldı.. En sona tatlınız da yok mu diyenler için bir Fransız Klasiği Sabayon geldi..
sonra geri sayım başladı.. 3..2..1.. derken... 2012 Hoşgeldi :)))))




Misafirler için eğlence devam ederken bizim için toplanma vakti gelmişti.. Yeni bir gün .. yeni bir yıl.. yeni yemeklerle.. daha mutlu bir hayata..
Menüyü yazan Sinan Chef ve eksiksiz hazırlayan bütün DoubleTree by Hilton Istanbul Moda Mutfağına teşekkürler..