16 Ekim 2011 Pazar

Dolap diplerinden çıkan orta okul sıralarında doldurulmuş ajandaların bulunması ile içimde tekrar uyanan "yazı" sevdası ile kendimi laptopun başında buldum..
o kadar çok şey birikmiş ki yazacak nereden başlasam diyorum :) en güzeli şimdi içimden geçenleri yazıp aralarda geriye dönmek.. belki böylesi daha kolay olacaktır..
Bugünün yazısı dün gittiğim Farid Farjad konseri üzerine.. Bundan yaklaşık iki ay öncesinde arkadaşım "D" Farid Farjad konseri Caddebostan Kültür Merkezinde gelir misin? dediğinde olur demiştim ama açıkçası müzisyenin kim olduğundan bi haber yaşıyordum.. Şu an bundan utanarak söz ediyorum çünkü ben klasik müzik konserlerini, operaları, baleleri kaçırmadan takip eden insan olarak bu kadar büyük bir cehaletle yaşadığımı bilmiyordum.. Biletler elimize geçip konser vakti yaklaştıkça sanatçı hakkında ufak çaplı bir araştırma yapmam cehaletimin büyüklüğünü ortaya koydu.. sonra dedim ki kendi kendime bu kaçırılmaz ve utancınla yüzleş..
Alelacele çıkılan iş ve ışık hızı ile yapılan hazırlık ile yetişilen konser bir aşk hikayesi gibiydi..
İnişler.. çıkışlar.. duygu yoğunluğu.. heyecan.. ayrılık.. aşk acısı.. ve İstanbul.. İki eserde kendimi tutamayıp ağladım.. kemanı ağlatan adam diyorlar ama açıkçası Farid Farjad çaldı.. keman konuştu.. ben ağladım..
Konser sonunda akıllarda müziğin yasak olduğu bir ülkeden böylesi müzisyenlerin çıkması, kendi ülkelerine giremeyip de bütün dünya tarafından takdir görmesi kalmıştır herhalde..
Kısacası dinleyin, dinletin, takdir edin ve unutmayın günlük hayatımızın rutini haline gelmiş müziğin (ve hatta ben her sabah zihnimde bir şarkı mırıldanarak uyanırım) bazı insanlar için lüks olduğu bir dünyada yaşıyoruz ve bu insanlar bizim yan komşumuz.. Hayatınızın, yaşadıklarınızın, sevdiklerinizin ve dinlediklerinizin kıymetini bilin.. bol melodili günler..

ayyy yazacak çok şey var!!!!! şimdilik "T" kaçar ama geleceğim :)))))

"T"